Multipl Skleroz’un ilk sinyalleri

Multipl Skleroz’un ilk sinyalleri

Yakınmalarınız 24 saat boyunca geçmemişse, dikkat !

Gözde görme kaybı, kollar ve bacaklarda uyuşma ya da güçsüzlük, baş dönmesi, yorgunluk, idrar kaçırma… Multipl Skleroz, çok çeşitli belirtilerle ortaya çıkıyor. Tedavisinde geç kalındığında kalıcı hasarlar bırakabiliyor. İyi haber ise;  tedavideki gelişmeler sayesinde atakların kontrol altında tutulabilmesi ve hastaların günlük yaşamlarına sorunsuz devam edebilmeleri.  

Multipl Skleroz, sinir sisteminde birden fazla, sertleşmiş ve nedbeleşmiş doku değişikleri nedeniyle ortaya çıkan bir hastalık. Bağışıklık sisteminin bilinmeyen bir sebepten tetiklenmesi sonucu merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) veya göz sinirinde birden fazla \'\'plak\'\' adı verilen doku değişiklikleri ortaya çıkıyor. Bu plakların yerleşim yerlerine göre de farklı nörolojik belirtiler gelişiyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Geysu Karlıkaya,  Multipl Skleroz belirtilerinin hastalığın erken evrelerinde geçici ataklar şeklinde ortaya çıkarken,  tedavide geç kalındığında ilerleyen yıllarda görme kaybı, denge ya da yürüme bozukluğu ve peltek konuşma gibi bazı belirtilerin kalıcı olarak yerleşebileceği uyarısında bulunarak, “Bu nedenle Multipl Skleroz belirtilerini iyi tanımak ve zamanında hekime başvurmak çok önemli . Ayrıca ataklar geçtiğinde “nasıl olsa düzeldim” düşüncesiyle tedaviyi kesinlikle bırakmamak gerekiyor” diyor.

Bu belirtiler 24 saat sürmüşse, dikkat!

Multipl Skleroz’un başlangıç belirtisi hastadan hastaya değişmekle birlikte, en sık tek gözde görme kaybı, kol ve bacaklarda uyuşma veya güçsüzlük, baş dönmesi, yorgunluk, dengesizlik ve sık idrara çıkma yer alıyor. Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, bu belirtilerin atak olarak kabul edilebilmesi için en az 24 saat sürmeleri gerektiğini belirtiyor.

Kadınlarda 2-3 kat fazla görülüyor

Ülkemizde yaklaşık 40 bin Multipl Skleroz hastası olduğu düşünülüyor. Multipl Skleroz genç erişkinlerde en sık görülen nörolojik hastalıklardan biri. Çoğunlukla 20-40 yaş aralığında ortaya çıkıyor. 15 yaşından önce ve 60 yaşından sonra nadir görülüyor. Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha fazla rastlanıyor, ancak bu farkın nedeni bilinmiyor. Henüz Multipl Skleroz’un sebebi tam olarak bilinmiyor. Çevresel, viral, genetik faktörler araştırılsa da kesin bir sebep netleşmiş değil! Sigara ve obezitenin MS için bir risk faktörü olduğunu gösteren araştırmalar mevcut.  

Multipl Skleroz’un birkaç çeşidi var

Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, Multipl Skleroz’un birkaç çeşidinin olduğunu belirterek, ”Hastaların yaklaşık yüzde 85\'inde gelip geçici ataklarla seyreden çeşidi (relapsing-remitting MS) gözleniyor. Bazı hastalarda başlangıçtan itibaren ataklar yerine yavaş ilerleyici bir seyir gelişebildiği gibi (primer progresif MS), nadiren yaşam süresi boyunca tek bir atak gözlenen MS hastaları da oluyor” diyor.

Ataklar kalıcı hasarlar bırakabiliyor

Ataklarda gelişen belirtiler tamamen sinir sisteminde plakların ortaya çıkış yerleriyle ilişkili oluyor. Atakların sıklığı ve belirtileri kişiden kişiye değişkenlik gösteriyor. “Hatta aynı hastada ortaya çıkan ataklar da birbirine benzemeyebiliyor” diyen Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, hastalığın başlangıç evrelerinde ataklar sonrasında hiçbir iz kalmazken, hastaların yaklaşık yarısında 10 yıl sonra ataklarda  görme kaybı, yürüme ve denge bozukluğu ile konuşma güçlüğü gibi hasarların kalıcı hale dönüşebileceği  uyarısında bulunuyor.  Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, bu nedenle hastaların ataklar arasında “nasıl olsa iyiyim” düşüncesiyle tedavilerini kesinlikle yarıda bırakmamaları gerektiği uyarısında bulunuyor. Kullanılan tedavilere alışamayan hastalarda ilaç değişikliği yapmak hasta uyumunu kolaylaştırabiliyor

Tedavi hastalığın ilerlemesini önlüyor

Doç. Dr. Geysu Karlıkaya, Multipl Skleroz’un kesin tedavisi olmasa da, erken tanı ve tedaviyle hastalığın ilerlemesinin önüne geçilebildiğine dikkat çekiyor. Günümüzde tek bir atak sonrasında bile tanı konulabiliyor ve kalıcı belirtiler yerleşmeden önce tedavi başlanması mümkün olabiliyor. “Tedavide amaç atak sıklığı ile şiddetini azaltmak ve kalıcı hasar oluşmasını önlemek.” diyen Doç. Dr. Geysu Karlıkaya tedavideki gelişmeleri şöyle sıralıyor:  “Hastalara bağışıklık sistemini düzenleyen aşı tedavileri ve hap tedavileri uygulanıyor, ek olarak da atak sırasında bağışıklık sistemini baskılayıcı kortizon tedavileri veriliyor. Tedaviler hastalığın seyrine göre ömür boyu da sürebiliyor. Son yıllarda iğne şeklinde olan aşı tedavilerinin sayı ve çeşidinde artış oluğu gibi (günlük, haftada birkaç gün, haftada bir gün uygulanan farklı tedaviler mevcut)  ağızdan alınan hap tedavileri de kullanıma girdi. Tedavideki bu gelişmeler sayesinde yaşam kalitesi yükselen hastalar günlük yaşamlarına genellikle sorunsuz devam edebiliyor”

Leyditurk.com